samsung level u kullaniyorum 2018den beri, cok memnunum.

Bluetooth surumu 5 uzeri bisi daha kararli baglanti saglayabilir. Kullanacaginiz telefon icin de gecerli bu tabi.


www.epey.com

illa esya mi olmali, beraber bowlinge falan gitseniz (hediye karti) olmaz mi? bir de seviyorsan git konus bence.

Nurf gibi bir şey?
Ya da de ki seninle bu işi daha ciddi bir seviyeye taşımak istiyorum, sonra da atış poligonuna gidin:)

Msa dan mutfak eğitimi/atölyesi vb

Valla bu duyuru sayesinde crush'in bu anlamını öğrenmiş oldum.

Önerim Gameboy: images.app.goo.gl

Aktiviteleri vs zaten yapıyoruz sürekli. Iki gün önce tavşan kafeye gidip tavşan sevdik yarın tenis oynayacağız falan sadece görünce gülümseyeceği saçma bir şeyler arıyorum.

Kareoke mikrfonu al

hahah ay minnos bi iliskiniz varmis. nedense direkt bu cagristi ama bilmiyorum sever mi?

www.bundesign.com

Buldum sanirim @in vino veritas bundesign linki icin tesekkurler.

bu carsamba bi mekanin onunde sunu gorup cok tuhaf bulmus yarim saat konusmustuk sadece isyerinde kucuk bir biblo olarak guzel olacagina karar vermistik:
i.imgur.com

Aslanlisi yok ama geyiklisini begendim
www.bundesign.com

Bu konuyu da cozduk boylece, haftaya gorusmek uzere, hepinizi seviyorum.

@aguen rica ederim ama daha benzeri de var bunun :)

www.ciceksepeti.com

karari siz verirsiniz artik :)

@ddm küçükken sizi kim üzdü bilmiyorum ama zaten büyük ihtimalle bu sebeple almıyorlardır size hediye falan.

Okusanız onun baloncuk silahı almasıyla başladığını görürdünüz de neyse. Güzel öneriler geldiği için modumu düşürmeyi başaramadınız size hayatta iyi eğlenceler.

her vasitanin ucreti ayni olmayabiliyor cunku?

@in vino veritas

soru o değil. uygulamadan karta para yüklediğinde o paranın karta geçmesi için biletmatiklere okutmak gerekiyor kartı.

cevap: kartın hafızasına aktarmak için o etkileşimi mutlaka yapmak gerekiyor. çünkü kart kendi başına online çalışan bir şey değil. eğer telefonun NFC özelliği varsa biletmatik olmadan direkt karta yüklemek mümkün. yani o etkileşimi NFC'li telefon da yapıyor.

Peki niye direkt online çalışmıyor da bakiyeyi hafızaya atıyor? Muhtemelen kredi kartının temassız özelliğini kullandığımızdaki onay süreci gibi uzunca bir onay sürecini beklememek için. Her turnikeden geçen 8-10 saniye beklemek zorunda kalsa inanılmaz trafik olur turnikelerin önünde.

himmet dayi açıklamış ve evet sistem offline çalışıyordu normalde, siz kartı okuttuğunuzda biletmatik direkt parayı alıp yeni bakiye ile güncelliyordu kartı, sonra bu geçişleri rapor olarak ara ara merkeze iletiyordu, özellikle eski zamanlarda 3g teknolojisinin bile yokluğunu düşünürsen bu normal bir şey aslında ve yine küçük bir bağlantı sorununda altyapının çökmesi anlamına gelirdi.

ben soruyu yanlis anlamisim :)

bazen okutmasan da oluyor. bazı otobüslerde okutmadan da kullanabiliyorsun (bunu denedim belki 20 otobüsün 1 inde denk geldi) ama akbil bastığın zaman biraz bekletiyor ekranda işleminiz yapılıyor yazıyor. galiba metroda da gerekmiyor. bir de beşiktaş kadıköy vapurunda da gerekmiyor.

su içmen lazım

bol su +1

Sandaloz sakızı
Not:devam edemedim yan etkisi vs olabilir araştırın

tv dizileri çoğunlukla total grubu denilen genel halk kitlesine hitap edecek şekilde hazırlanıyor. platform dizileri ise ab grubu denilen daha elit kesime hitap ediyor.

hekimoğlu mesela ulusal kanalda iş yapmadı, yayından kalktı. oysa sevenler platformda yayınlansın, para verip abone olur izleriz dediler.

"gibi"nin mizah anlayışı kanal d'nin, show tv'nin genel izleyici kitlesine uygun değil, ulusal kanalda yayınlansa birçok kişinin "bu ne lan böyle" diyeceğine eminim.

bence en önemli fark bu.

2 saatlik diziler çekilmediğinden ya da sansürün etkisini fazla hissetmediklerinden daha kaliteli ve nispeten daha rahat-profesyonel işler çıkıyor ortaya, o nedenle daha tercih edilesi oluyor haliyle.

Öncelikle her bölümün süresi çok uzun. Bir akşam 2 saatimi diziye, 2 saatimi de reklama vermek istemiyorum. Bunu kış/yaz döneminde her hafta tekrarlamak da saçma geliyor bana. Bu kadar uzun olunca senaryo çok uzuyor, gereksiz detay ve sahnelerle dolduruluyor. Takip ettiğim bir dizi varsa da bir gün bekler açar YouTube'dan izlerim.

Dijital platformlarda büyük çoğunlukla bütün sezonun aynı anda yüklenmesi iyi bir şey. En son Game of Thrones'u izliyordum herhalde haftalık yayımlanan. Dizi kaliteliyse ve teori geliştirilebilecek bir olay örtüsüne sahipse haftalık yayımlanması daha zevkli olabilir gerçi ama ben çok uzun süredir çerezlik dizileri izleyip geçiyorum.

Kalite anlamında mesela Netflix TR'nin orijinal işlerine bakarsak bayağı kötüler aslında. Televizyona koysan sırıtmaz. Arada iyi işler de çıkmıyor değil ama nadiren işte.

süre büyük etken gerçekten. 3 saat bir dizi bölümü nedir abi? dijitalde insani sürelerde ve insani bölüm sayısıyla diziler yapıyorlar, insani şartlarda çalışıyorlar, e böyle olunca da kalite her türlü artıyor ister istemez.

En büyük etken, istediğim anda istediğim kadarını seyrediyor, istediğim yerde geri dönebiliyor olmam.

İkinci etken. Tv dizilerinin ilk birkaç bölümü belirli bir senaryo çerçevesinde gidiyor, daha sonrası aldığı reytinge göre şekillenen, sonu belirsiz ve aldığı reytinge göre uzayacak ve genelde de daha alt kültür seviyesine hitap eder şekle dönüşerek devam eden diziler haline gelmesi.

Düşünsenize, bir senarist bir dizi yazıyor ama dizinin sonunun nereye varacağını ve nerede biteceğini kendisi bile bilmiyor. Bu dizi seyredilir mi?

Platform dizilerinde sansür yok. RTÜK saçmalıgı yok. O sebeple platform dizileri tercih sebebim

tercihim 20 dk'lik diziler oluyor genelde, tas catlasin 45dk. daha uzununu izleyemiyorum, bolununce de dikkatim dagiliyor hevesim kaciyor. film bile izleyemiyorum artik. haliyle tv'de bunu bulmak imkansiz dolayisiyla platformlardan izliyorum. bi de kadehlerin blurlanmasini gormek canimi sıkıyor.zaten azicik gercek hayattan uzaklasayim kafa dagitayim amaciyla izledigim bir seydeki yeni turkiye gercekleri gozume gozume sokulunca kopamiyorum gerceklikten.

Benim için birbirine eş iki büyük etken var. Biri rtük, hiçbir standardı yok. Çok fazla kişisel ahlaki görüşlerine göre müdahalede bulunuyorlar, çok rahatsız edici. Sanki komşu evden gelip benim aile hayatıma karışılıyor gibi hissediyorum.

Bi ara harry potter yayınlayıp da büyü sözcüğünün sansürlendiğini görmüştüm akıl alır gibi değil.

İkinci etkense belli ki aziz milletimizle ilgi alanlarımız ortak değil, yapacak bir şey yok. Platformlarda konular daha çeşitli.

1- süresi kısa
2- her zaman her yerde istediğim anda erişim
3- bir oturuşta sezon bitirebilme (lost günleri akılma geldi de 1 hafta beklemek neydi öyle )
4- rtük - sansür
5- nispeten kaliteli senaryo/görüntü/oyunculuk

platform dizilerinde gereksiz bakışma, süzülme, keman sesi eşliğinde 5 dk yemek sahnesi,5 dk evi terketme, 5 dk ağlama gibi durumlar olmadığı için bence yeterli bir sebep.

her zaman her yerde istediğim anda erişim +2

Emoji ile değil de bi story e şakalı bi mesaj atıp ordan yürünebilir, evde bunaldım bi ara bişiler içmeye cıkalım mı filan diyorum ben.
Niye boşveresin yardır gitsin:)

bana cocukluk arkadasim olan ama sonrasinda belki 10-15 yil tek islevi sosyal medya hesaplarimda arkadas olarak bulunmak olan bir arkadasim hal hatir sorduktan sonra ya biz niye hic gorusmuyoruz arada bir bir seyler yapalim, iyi anlasabilecegimizi dusunuyorum diye yazmisti. iyi ki yazmis, kafa dengi eglenceli bir insan kendisi, sıklıkla gorusur bir seyler yapardik ama simdi baska bir sehre tasindi daha az gorusuyoruz ama yine de gorusuyoruz. iyi ki o zaman mesaj atmis da gorusmusuz, kafa dengi insan az hayatimda iyi oluyor yani :) bu arada karsi cins filan degiliz ikimiz de kadiniz, normal arkadasiz yani :) arada kizkiza gezmeye pedikure filan gidiyorduk :) hatta keske buralarda olsa da bi ciksak iki kafa dagitsak diye dusunmuslugum coktur.

yani anlasabileceginizi, arkadas olabileceginizi dusunuyorsaniz iletisim kurun en fazla reddedilirsiniz ama o olmazsa belki kafa dengi bir arkadasiniz olur :)

pristina cok kotu. tiran bi tik ustu ama o da kirikkale'den hallice.

uskup ve saraybosna tabii ki. tarih ve kultur kokuyor her kosesi.

Saraybosna'da 4 gün kaldım tavsiyesi ederim güzel yer.

digerlerini henuz gormedim ama saraybosna'da 1-1.5 gunu rahatlikla doldurabilirsiniz.

hepsini gezmiş bir balkan göçmeni olarak 1 günlük bir seyahat için hiç birine para harcamazdım diye düşünüyorum. 1 gün gideceksen bari Karadağ'a git, en azından denize girersin.

Saraybosna +1

üsküp'te yaşayan biri olarak saraybosna +1 diğerlerini düşünme bile

besiktas yildiz parki olabilir

yildiz parki'na cok benziyor evet ama gol kuru oldugundan emin olamadim, bir arada neredeyse 20 yil var su anla ama o koprunun yol tarafinda ortada cok buyuk bir agac var su anda, o agacin 20 yil once de orada olma ihtimali cok yuksek o yuzden biraz emin olamadim yildiz parki olup olmadigindan.

yalniz degilse bile yildiz parki hem cok merkezi hem de cok guzel bir parktir. boyle yerlerden hoslaniyorsaniz cok begenirsiniz diye dusunuyorum.

@in vino veritas
Evet ben de demin yıldız parkı görsellerine bakınca hem benzettim hem de emin olamadım. Merkezi bir yerdeyse muhakkak gitmeye çalışacağım.
Teşekkürler tekrardan.

Atatürk Arboretumu da olabilir. Yıldızda böyle bir köprü var mı emin olamadım.

Atatürk Arboretum'u geldi benim aklıma ilk bilemiyorum.

Peep show
Curb your enthusiasm
Spaced

Seinfeld çok iyi
Ayrıca Parks and Recreation

Community
The good place

trailer park boys

office gibi mockumentary türünde, bence seversin.

Seinfeldt +1
The Good Place +1

bu listeye bir good place yakisir

The IT Crowd

kesinlikle seinfeld

scrubs'i da seversin gibi geldi ama mesela bana eski geliyor artik

new girl diyorum ben de
bu arada the good place 'i bi süreden sonra beni çok baydı :)

curb your enthusiasm + 100
ve tabii seinfeld

Coupling (ingiliz versiyon)

it's always sunny in philadelphia

Fleabag

daha bu hafta arkadasim 3.5 milyona erenkoy'den ev aldi. 2+1 ve 12 yillik bina. bahsettiginiz sifir atilmis halde 1 trilyonsa erenkoy taraflarindan daha uzaga gitmeyin derim. kadikoy tarafi hakkinda bilgim yok ama zorlayarak oralarda da bu paraya ev bulunur diye dusunuyorum ben.

çekmeköy taraflarında temiz bir apartman dairesi bulabilirsiniz 1+1. 1 milyona 2+1 ise bir elin parmağını geçmiyor malesef.

Küçükyalı, Altıntepe'ye de bakın derim.
Üsküdar, Sultantepe'de fiyatlar ne durumda bilmiyorum ama belki halen mümkündür (ama mahallenin doğru tarafında olduğunuza da dikkat etmek gerek)
Üsküdar, Ünalan ve Örnek mahallesi de iyi adaylar bence.

Ataşehir örnek mahallesinin Ercüment Batanay caddesi üzerinde kalan kısmına (çingene mahallesi olmayan kısım yani) bakabilirsiniz. nispeten merkezi ve fena olmayan mahallelerdir.

ben teknolojik tafaını açıklayayım: dlp adı verilen bir yazılım var, kvkk kapsamında kullanılması önerilen ve yerine göre mecbur tutulan bir ürün. bu yazılım tüm mail, teams vs iletişimini izliyor. tüm dlp ürünlerinde de özellikle kendi şahsi mailine gönderme, gmail gibi public mail sistemlerine mail gönderme, şirket içi yazışmayı external adreslere forward etme noktasında uyarı verecek default kurallar var. eğer şirketinde bu tarz bir sistem varsa (bunu sen anlayamazsın, it bilgi verebilir sadece) kesinlikle yakalanırsın. o bilgisayardan çıktısını alman durumunda da alarm verebilir.

tavsiyem --> ekranın fotoğrafını çek. en temiz yöntem bu.

Avukatıma bu soruyu sorduğumda "email'lerde şirketin gizli ticari bilgileri yoksa zaten sorun olmaz. Ama varsa bile sizin amacınızın ticari sır değil, kanıt toplamak olduğu açıkça belli. O yüzden sorun olmaz, rahatça gönderin." demişti.

Aktardığım bilgiyle ilgili bir yorum yapmanız talebim yoktur, bilginize.

@roket adam, bu sahsi mailime sorunlu konularin maillerini iletme isini neredeyse 2 senedir yapiyorum, bahsettiginiz gibi bir program olsa simdiye kadar bir sekilde basima bir is gelirdi herhalde dimi, yoksa pusuya yatmis bekliyorlar midir?

“Sıfat veya görevi, meslek veya sanatı gereği vakıf olduğu ticarî sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgeleri yetkisiz kişilere veren veya ifşa eden kişi, şikâyet üzerine, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.“

@mevsimler, cok tesekkurler, bu durumda michael_knight'in da dedigi gibi maillerde bir ticari sir vs. olmadigina gore basima bir sey gelmeyecegini anliyorum.

bu işin en yasal yöntemi e-tespit. Tabi biraz külfetli oluyor diğer seçeneklere göre.

e-hizmet.tnb.org.tr?

bazı firmalar sürekli olarak izliyor (mesela bankalar bu konuda aşırı katı), bazı firmalar legal bir sorun olmadığı sürece hiç bakmıyor bile. dediğin gibi de olabilir, bir mahkeme vs durumu olunca masaya koyuyor da olabilirler.

Şekerim elf gibi geziyoruz faydası olmaz mı

3 sene öncesinden önce gayet etkiliydi lazer.

kendime yaptigim en iyi yatirimlardan biri hayati bu kadar kolaylastiran cok az sey var. siz neden faydasi yok gibi dusundunuz ki?

not: 10 yil kadar oluyor yaptirali, hala ilk gunku gibi etkisi suruyor. yani 10 yil once bile etkiliydi dogru cihazlari kullanan dogru bir yere gidildigi surece.

10 sene once yaptirdim ben lazer. Kesinlikle super etkiliydi.

ipl değil alexandrite olacak.

ipl çöp, çöp değilse de çöpe yakın.

Ben de yaptıralı 10 yıla yakın oluyor ancak her bölgeye yapamamışlardı, çoğu kılı görmemişti. Bir gelişme varsa ben de devam edeyim, takipteyim.

aksam saatinr mi buldunuz? benim gordugum en gec randevu saat 5'te. daha once aksam 9da asi olabilmistim simdi saat 4-5ten sonraya randevu bile gormuyorum yani dolu degil direkt cikmiyor.

feriha öz hastanesi için bakmıştım dün. saat 18:00 son saat olarak yazıyordu.

oncesinde panik havasi vardi herkes hizlica olsun diye tum kaynaklari sonuna kadar kullanildi. simdi o aciliyet kalmadigi icin normal hizmete donuldu benceeeee.

@bueonosdias ben de ayni seyi dusundum aslinda ama vakalar bu kadar belirgin sekilde artarken bu rahatliga anlam veremedigimden belki baska bir seydir diye dusunmustum acikcasi :/

Memnunum. Philips XXL.

çok memnunum. Philips XXL +1

Xiaomi'ninkini aldım 2 kişi için yeterli fakat misafir falan gelince fırını çalıştırmak daha mantıklı oluyor onu 2 kere 20-30dk çalıştırmaktansa fırında tek seferde fazla fazla yapılabilir. Ama 1-2 kişi için güzel ve hızlı pişiriyor.

Philipste durum nasıl bilmiyorum ama Xiaomi'nin 2 aparatı bana pek yetmedi. Ayrıca 3 katlı ızgaradan, kek kalıplarından falan almak lazım. Onlar için de üstüne yaklaşık +1000TL koymak gerekiyor.

1-2 kişiyseniz ve evde halihazırda güzel bir fırın yoksa iş görür. Tavada yağ sıçratma problemini ortadan kaldırır. Onun dışında epey overrated bir ürün. 3-4 kişilik evlerde fırın tepsisine yağlı kağıt sermek daha zahmetsiz ve lezzetli sonuçlar verebiliyor. Henüz her ürünü denemedim. Patates fırındakine göre çok kötüydü, tavuk but güzel oldu. Ama fırında da güzel olurdu zaten. Yalnız yaşayanlar için kullanışlı.

philips xxl +1
aşırı memnunum.
fırınla kıyas kabul etmez, alternatifi değil.

cok memnunum philips xxl+1
ama bunun daha uygun fiyatli olan ve xxl olmayan modelini alirdim simdiki aklim olsa. cunku akilli sensor ozelligini hic kullanmiyorum desem yeridir. ne pisireceksem sicakligi ve sureyi kendim ayarliyorum. hic kullanilmayan bir ozellik aradaki o fiyat farkina degmez. yani simdi olsa gumus rengi kulbu olan modeli alirdim philips alacaksam.

Köfte - tavuk - patates için mükemmel bir alet. Özellikle patates konusunda fırınla mukayese bile edilmez. Ama börek olmaz mesela, ya da patlıcan kızartması için epey yağa bulaman lazım ki ancak o zaman kızartma gibi oluyor. Kızım öğlen okula yemek götürüyor, benim için kurtarıcı oldu, buzluktan alıp 15 dk içinde hazır hale getiriyorum.
Philips XXL

Tefall actifry

Instant Pot'un airfryer ek baslikli versiyonunu kullaniyorum. Gayet memnunum, sadece airfryera uygun olmayan seyleri kizartmak icin ic yuzeyleri biraz yaglamaniz gerekiyor ki yapismasin.

çok saçma :D niye bitirme ihtiyacın var ki?

en fazla dahiliyeye gidip rutin testler isteyebilirsin

hayır bitirmeyin, ileride onları hep karşısınza çıkar. riskli müşteri olarak sağlık sigortanız daha pahalı olacaktır.

yenileyecekseniz ve odemesini siz yapiyorsaniz bitirmemek daha iyi cunku yeni police ucreti ona gore belirleniyor, kasko gibi ne kadar az hasar olursa o kadar iyi bir hasarsizlik indirimi alabilirsiniz. yani saglik sigortasi durumunda ne kadar az kullandiysaniz, doktora gittiyseniz o kadar guzel indirim alirsiniz yeni police icin. ha siz odemiyorsaniz, sirket filan karsiliyorsa gidin dahiliyeye gorunun, kan tahlili talep edin onu yaptirin, kadinsaniz kadin doguma gidin rutin kontrollerinizi yaptirin.

kardiyolojiye gidip genel bir muayene olun, covid sonrasi kalp hastaliklari riskleri artti

yillik ucretsiz check-up ya da aile hekimligi hakkiniz da vardir aslinda. illa harcamak istiyorsaniz, bu hakkinizi kullanip, normalde kapsam disi olan tahlillerinizi de (iyot, selenyum, magnezyum...) yaptirabilirsiniz.

kan tahlili + ekg ve eko + beyin mr.

kulak tikaci deneyebilirsiniz belki. bu durumlari ben genelde once kendi icimde mumkun oldugunca kimseyle muhatap olmadan cozmeye calisirim ondan once kulak tikacini denerdim sanirim. bir de adama balkonda uyuma tarzi bir sey de denmez ki kendi evi sonucta, bile isteye gurultu yapsa neyse de oksuruk sesi olunca durum biraz degisiyor sanki.

öncelikle çok müşkül bir durumda kalmışsınız, bunu danışacak kadar ince düşünebildiğiniz için takdir ederim.
öksürük hastalıktan mı, umursamazlıktan mı vs. öğrenebilmenizin bir yolu var mı? (dedikodu, istihbarat, geçmiş olsun iyi misiniz çok öksürüyorsunuz yardımcı olabileceğim bir durum var mı vs direk komşuya sormak)

Zor ve can sıkıcı bir durum gerçekten. Ben sanırım içinde geçmiş olsun dileklerimin olduğu, tedavi olmayı düşünmez misiniz acaba temalı, öksürük sesinin çok geldiğini dokundurdugum bir not bırakıp kaçardım.

@grabbing hands ben olsam bir kere söylerdim. Uykunu bozuyor sonuçta. O bir yolunu bulmalı.

bizim komşu söyledi, sigara içiyorum alerjim var öksürüyorum =)

dikkat ediyorum daha. bence kibarca söylemeniz ilk yol. kulak tıkacı da olabilir tabi yazın pencereyi açıyorum diyorsanız illa başka gürültü de olacaktır. köpek sesi vb.

Çok sigara içmekten ciğerleri o sigara paketinin üstündeki resimdeki gibi olmuş orta yaş üstü erkekler öksürüyor öyle. Geçmişolacak bir durum yok. Sonunda kendi tercihi.

Ben olsam böyle bir durumda, 'Bu şekilde bir rahatsızlık veriyorsun bana. Sıkıntıdayım. Haberin olsun.' derim.

Kulak tıkacı +1. Yan binada inşaat var. Ben cam açık bebekler gibi uyuyorum.

biz yeğenim için my mini baby kolluk kullanıyoruz. sanırım pahalı dediğiniz bu kolluk ama bence kesinlikle değer. Asla patlamıyor/batmıyor çünkü içinde süngerimsi bir malzeme var çocuğun kafasının suya batması imkansız. ve dandik kolluklardan çok daha dayanıklı, ben öneririm.

edit: simit asla önermem çok ama çok tehlikeli. Çocuk ters dönebiliyor. Kolluk her koşulda daha iyi.

zaten başında durmayacak mısınız patlasa ne olur? ben olsam asla 600 lira vermem. 2 aylık yeğenimi 40 liralık simiti boynuna takıp suya yatırdık biz.

küçük çocukta simit kolluğa göre daha işlevsel oluyor bu arada su yutmuyor vs. kolluğu zırt pırt çıkarıp takamazsın.

@tizz, evet beni de dusunduren bu, nasilsa cocugu basibos birakmayacagiz yine de gerek var mi bu paraya diyorum. bir de kendi cocuklugumdan hatirliyorum kolluklari pek sevmezdim hem plastiginin kenarlari kollarimi belimi filan keserdi hem de kollarim hep havada kalirdi :) nasilsa suya bizimle girecek gozetimimizde olacak, simit o yuzden daha mantikli geliyor ama atladigim bir sey olup olmadigini anlamaya calisiyorum.

geçen sene kızıma bununla yüzme öğrettik.
bunla başladı, sonra makarnaya tutunarak yüzdü. sonra da hiçbiri olmadan :)
kolluktan çok daha rahat çocuk için.

www.decathlon.com.tr

@teritori, aa bu da mantikli gibi ama kac yasindaydi ve kac kiloydu ilk kullandiginizda? bizimki su an 11.5 kilo bu urunun baslangic limiti 15 kilo imis sorun yasar miyiz ki?

Yelek ve kolluk hareket kısıtlaması demek, en güzeli simittir. Takın simidi, elini kolunu suya çırpsın rahat rahat. Hem kendi, hem de sizin yüzünüze su sıçratsın de eğlensin yavrucak. Zaten en fazla 15 cm mesafede olacaksınız, bırakıp gitmeyeceksiniz ya.

benim kız 20 kiloydu.
eğer giydiğinde oluyorsa kullanabilirsiniz, kilo olayına takılmayınn.
üzerinden çıkmasın yeter.

yoo etmiyor beni, öldükten sonrasıyla ilgilenmiyorum. sadece sevdiklerimin ölmesine üzülüyorum. eğer yakında öleceğimi bilirsem bir hastalıktan filan o zaman da kötü hissederim. yoksa ölümün kendisiyle ve sonrasıyla ilgili bir derdim yok, var olmayacağımı ve dolayısıyla her şeyin sıfırlanacağını düşünüyorum. o açıdan öldükten sonrası problem değil. hiçbir şey olmazsa zaten haberim bile olmaz. olacaksa da (ki inanmıyorum) sonsuzluk var demek ki, ilginç olur.

Etmiyor ve ne olacağını çok merak ediyorum cidden

etmiyor. evren aklimin alamayacagi kadar buyuk ve zaman kavrami cok genis. 80 yillik omrumle burada bir kum tanesiyim. gunumuz teknolojisi ve bilimi ile evrenin sirrini kimse cozemeyecek. o yuzden sallamiyorum ne olacagini.

inancsiz insanlar, bilinc durumunun maddi bir sey olduguna, maneviyatin da yalnizca bu maddiyatla(organizmayla) birlikte (kurgusal olarak) var olduguna inaniyor. yani sen olunce bilincin de bedeninle birlikte topraga karisiyor ve "ruh" diye bir sey yok. dolayisiyla endise edecek bir sey de yok.

@idexo

Sizin dediğiniz şey materyalizm oluyor. O da bir görüş, doğru olabilir tabii.

kardeşim ölüm varken islam hariç bütün ideolojiler ve yaşam tarzları kadüktür, iyi birer müslüman olmaya çalışın sünnetullaha uygun ve fitne ortadan kalkıncaya ve Allah'ın dini yeryzüne hakim oluncaya kadar mücadele edin der ayette yüce Allah

Doğumdan öncesi nasıl rahatsız etmiyorsa ölümden sonrası da rahatsız etmiyor ikisinin de aynı olduğunu düşünüyorum. Bilimsel olarak insanın da bir enerji olduğu var olan enerjinin de yok olmayacağı ancak form değiştireceği söylenir var ama var olan enerji yok olmayacağı gibi yoktan da enerji var olamaz, böyle düşünürsek nasıl ki doğum öncesi ne olduğumuzla ilgili bir fikrimiz yok bilinçli olarak, öldükten sonra da aynı şey olacak.

Uyuyup rüya görmek ya da narkoz aldığımdaki bilinçsizlik ne kadar rahatsız ediyorsa o kadar rahatsız ediyor.
Yakınlarımda ölüm durumu yaşamadım ama önceki kedim öldüğünde de kendimi ona güzel bir hayat sunabildiğimi bildiğim için sakinleştirip kabullendim. Genel olarak hayatımı da bu şekilde yaşıyorum. Az insan, sevdiğim insanlar, olabildiğince mutlu olup mutlu etmeye odaklanıyorum. Birlikte geçireceğimiz zamanı güzel değerlendirmeye çalışıyorum.

oncelikle ben inancli, inancsiz kimsenin olum sonrasini gercekten dusundugunu veya dusunebilecegini sanmiyorum. olum sonrasini 25 yasinda oturdugun yerden bir kavram olarak dusunmek ayri, olumle gercekten yuzlesmek ayridir. yarin beyninizde tumor oldugunu ogrenseniz, olumun gozbebeginin icine baksaniz o zaman hakikaten olum sonrasini dusunursunuz.

bence inancsiz insanlar bu soruyu oteliyor sadece. inancli olanlar da kendini avutuyor. buyuk bir bilinmezligin icindeyiz ve herkes kendine bir hikaye anlatip bu bilinmezlikten siyirmak zorunda. kiminin benimsedigi hikaye din, kimininse materyalizm. cok farkli olsalar da ortak olduklari nokta ikisinin de bir anlati olmasi.

sonuc olarak yasamin ve bilincin gercekligi o kadar guclu ki, inancli aslinda gulerek karsilamasi gereken olum karsisinda titreyerek gider. inancsiz da gercekten bu kadar anlamsiz olabilir mi diye yasami boyunca oteledigi bir soruyla gider.

Başınıza sert bir darbe aldığınızda bile şoka girip etrafta olup bitenin farkında olmuyorsunuz. Solunumunuz, kalbiniz beyniniz durup tamamen kimyasal değişime uğrayıp çürüdükten sonra nasıl bir şey olabilir ki? Ben de bunu hiç mi hiç anlamıyorum açıkçası. Çok ileri düzeyde bir tozpembe bakış açısı gibi geliyor bana.

Hiç genel anestezi aldınız mı? Eğer aldıysanız ölümden sonrasını kafanızda canlandırmanız daha rahat olacaktır.

Bunun karşısımda ne yapıyorum? Yaşadığım her anın kıymetini bilip hayatımdan zevk almaya bakıyorum. Eğer hayatınız boyunca "nasılsa ölümden sonrası var" diye yaşarsanız ölüm gerçeğini uzun bir süredir kabullenmiş insanların hayata bakışını canlandırmanız zor olabilir belki, bilemiyorum.

Benim gözlemlediğim kadarıyla belli bir yaştan sonra, daha doğrusu sevdiği birilerini kaybedip onları tekrar göreceğine inanıp bununla avunmuş insanlar, sevdiği kimseyi kaybetmeden önce inancını kaybedenlerden daha zor yaşıyor bu algısal geçişi. Sanırım işin içine bir de bu kişileri bir daha hiç göremeyeceklerini kabullenmek zorluğu geliyor, aynı insanlar için ikinci kere ölüm acısı yaşıyorlar.

doğumdan öncenin aynısı +1

İdexo+1

hiçbir dine inanmıyorum ama bir yaratıcının var olduğunu düşünüyorum. ruh ölümsüz bir şey. farklı bedenlerde farklı zamanlarda tekrar tekrar dünyaya geliyoruz, her seferinde manevi olarak biraz daha yükselerek tanrıya yaklaşmaya çalışıyoruz.

anlattıklarımı merak ederseniz biraz kabala ile ilgili.

ha, diyalektik açısından konuşacak olursak atomların toprağa havaya karışacak ve oradan binlerce milyonlarca başka canlının organizmasına girecek. yani atom bazında ölümsüzsün, ama tüm bunlar olurken seni sen yapan bilincin var olmayacak. yani yok olacaksın.

@idexo +1
Bilinç denen şey beynin işlediği elektrik sinyalleri, beyin durunca bilinç bitiyor.

Hayyam’ın “Ben düşündükçe var dünya; ben yok, o da yok.” Cümlesindeki gibi… ölümden sonrasının bilinç açısından hiçlik olduğunu düşünüyorum ve bu beni rahatsız etmiyor.

dinle de ne olacagim belli degil..

kazan dogurdu hikayesi gibi bakiyorum ben, yani dogurduguna inaniyorsun da öldüğüne mi inanmiyorsun gibi :) boyle dusununce rahatsiz etmiyor. soylendigi gibi dogumdan oncesini (hatta dogumdan 3-4 yil sonrasini bile) hatirlamiyorken ölümden sonrasi neden dusundursun ki? bir cesit bilinc kaybi. ha yanilirsak da ilginc bir sey olur gercekten :) onu o zaman dusunuruz artik :)

bu konu ilginizi çekiyorsa şu kitabı okumanızı öneririm. bildiğim kadarıyla türkçe çevirisi de var.

www.goodreads.com

Agnostiğim. Hayyam'dan bir alıntıyla girmek istemiştim ama aynı alıntı zaten verilmiş :) Bana kalırsa kutsal olduğu ileri sürülen inançların tasvir ettiği öte dünya ölüm ile birlikte hakim olacak bilinçsizlikten daha ürkütücü. Cehennemden hiç bahsetmeye bile gerek yok (ki bkz: eksisozluk.com) fakat anlatılan o sonsuz cennet tasviri bile aşırı sıkıcı. Böylesine sıkıcı bir ortamda bulunmak istemezdim sanırım, ki dünyada cennete gidebilmek için yapılanları düşündüğümüzde o ahalinin dolduracağı yerde ben bulunmasam daha makul. Başa dönersem, korkudan ziyade mutlu olduğumu bile söyleyebilirim. Sonsuz bilinçsizliği her daim tercih ederim.

neredeyse 2 aydir ugrasiyorum, almaz olaydim dedirtti. ben ouno teknik servise gondermistim a101'in yonlendirmesiyle. teknik servis 1.5 ay oyaladiktan sonra iade yapilmasina karar verdi ama iade icin bir suru noter onayli evrakvs. istemisler. a101'e konuyu bildirdigimde servis raporu olmadan iade yapamayiz diyor, servise iletince bizim rapor verme gibi bir prosedurumuz yok diyor. en son tuketici haklarina sikayet edecegimi soyledim a101'e benden servisten gelen mailin ekran goruntusunu istediler dun. onu da gonderdim bakalim ne diyecekler. hala zora kosarlarsa tuketici haklarina ve cimere sikayet edicem. bi daha da amazondan baskasindan elektronik almam cok net.

bence devam et, gittikçe iyileşiyor. community benim en sevdiğim komedi dizilerinden.

ilerleyince de aman aman akmıyor. süper komik de değil bence zaten ama dizidekilerin salaklığı sayesinde çerezlik izleniyor.

birbirlerinden çok farklılar ama kriterlerinize uygun olarak the good place çok daha iyiydi bence, izlemediyseniz önerebilirim.

@south park, good place benim en sevdigim dizilerden biridir, keske azicik benzerini bulsam keske good place'i hic izlememis olsam da bastan baslasam :) ona benzer oneri varsa alabilirim :)

trailer park boys izlemeye geç hemen

Community'i yapan kişi Dan Harmon, aynı zamanda Rick & Morty'i yapan eleman. Devamı için oradan bi çıkarım yapabilirsiniz belki, R&M sevmediyseniz bunu da sevmezsiniz gibi gibi.

Monty Python'ın filmleri ve sketch'leri vardı netflix'te yanlış hatırlamıyorsam. Dizi değiller gerçi ama izlediğim en komik şeyler.

Community çok çerez bi dizi. Bazıları abartıyor bence bu diziyi. Ben 2 sezon falan izledim artık baydı bıraktım.

ilerlemiyor 4. 5. sezondan sonra sarmamaya başladı.

netflix'te şu an the office'ten daha komik bir dizi yok bana kalırsa. ona da karakterlerle bağ kurana kadar 5-6 bölüm sabretmeniz gerekiyor.

ilk bölümü izleyip "bu ne lan" diye bırakmıştım, bir süre sonra tekrar şans verdim ve zerre pişman olmadım. niyetiniz eğlenceli bir şeyler izlemekse dik âlâsı var community'de. hele üçüncü sezona geçmeden bırakanlar kendilerine yazık ettiklerinin farkında değil. bir de haddim olmadan söylemek zorundayım, south park'ta da pek bir şey "akmıyor", ama yine de her yıl oturup izliyoruz. yani mesele akmama meselesinden ziyade karakterleri izlemekten keyif alma meselesi, o da evet tamamen öznel ve bırakmak için benim gözümde tek geçerli gerekçe.

bununla birlikte rick & morty karşılaştırması yapma önerisine katılıyorum. birini sevmeyenin diğerini seveceğinden ben de şüphe duyarım.

community'yi kusurlarıyla bile seven biri olarak pek tarafsız değilim doğru, ama community'nin üçüncü sezonunu izlememek de ajksgdagf, "dizinin tek bir sezonunu bileceksin, kalanını beyninden siliyoruz" deseler diğer sezonları üçüncüsüne feda ederdim.

Çok standart Amerikan komedisi o. Genelde popcorn işler sevenler bunu sever (ve good place, brooklyn99 vs)

The Office ve Trailer Park Boys muhteşem ama çok ayrı işler, genelde üsttekileri sevenler bunları sevmez.

kesinlikle devam edin, 3. sezonu bitirmeden bırakmayın. daha çok başındasınız diziye alışmak için yeterli değil 4-5 bölüm. okulda yapılacak toplu etkinlikler yarışmalar olacak, sırf o bölümler için bile baştan sona bir kez daha izlerdim community'i.

alerji şurupları. sipraktin vs.

velarian root

direkt melatonin alabilirsin. bana 1 tanesi fazla geliyor, ertesi sabaha da etkisi kalıyor, onun için yarım alıyorum.

atarax da olabilir ama o bir sonraki çözümün olsun.

Pasiflora çayı ve şurubu

kas gevşeticiler bende bu etkiyi yapıyor

bu taleple eczaneye gittigimde passiflora surup vermislerdi. prospektusunu okumasaydim belki faydasi da olurdu ama plasebo oldugunu gorunce bir faydasi olmadi.

Pasiflora şurubu bir arkadaşımın uykusunu açıyor.

Atarax: Annem(76) uyuyamadığı zaman mutlaka onu içiyor ve uykuya dalabiliyor. Yalnız ölçeğinden fazla içilirse ertesi gün zor uyanabilir, gün boyu sersem gibi gezebilirsiniz :) Bir de Ekşi'deki Atarax başlığındaki etrylere göz atıverin derim.

Melatonin

atarax kullandım çok uzun seneler.
son senelerde fayda etmeyince doğal bir hormon ve daha pahalı olan melatonine geçtim.
melatonin işe yararsa abd amazondan alın. türkiyeye göre 3 kat ucuza geliyor.

a-ferin forte
beni temiz 12 saat uyutuyor bu.
not: dr degilim.

alerji+1
avil beni bayiltiyor

atarax ile başladım. bütün önerileri değerlendireceğim. melatonin yurt dışından getirtmek daha pahalı oluyor bu arada bilginize.

melatonin kesinlikle. türkiyede bulman zor. almak istiyorsan yardımcı olabilirim

ben olsam haftasonumu is icin harcamam. excel icin online ve canli olmayan bir kurs is gorur yeterince. ille gitmek istersen de yaz yerine kisi tercih etmek daha mantikli geliyor bana, nasilsa disari daha az cikiyoruz kisin. yine de cok disiplinli degilsen, 6 hafta art arda kursa gitmek zor is :)

Giderdim, 1.5 ay da akşam dinleneyim.

6 hafta nedir ki ya? is degil kendini gelistirme olarak bakmak lazim olaya bence. ben olsam giderdim. nereden ne kapi acilacagi hic belli olmaz. bir de kisin gitmek daha mantikli degil cunku zaten hava cok gec aydinlaniyor, bari hafta sonu karanlikta kalkmayayim psikolojisi daha berbat bence. tabii istanbul'da yasadiginizi varsayiyorum bunu soylerken. madem uzun zamandir istediginiz bir sey ben olsam bir an once aradan cikarir ustunu cizerdim bu planimin.

istediğim bişeyse elbette giderim. gitmediğinde o saatler arasında daha mı verimli geçireceksin yoksa zaman mı öldüreceksin bunun cevabını sen vereceksin. zaman su gibi akıp gidiyor. hem yeni ortam, yeni insanlarla tanışmış olursun.

bölüm başkanı hocanın arkadaşı olduğu için muhtemelen sizi ispiyonlayacak ve daha büyük sıkıntı yaşayacaksınız. bence sınıfta ima toplayarak bildirin. 1 kişi iş yapmayın.

mağdur olan kimse o şikayet edebilir "hiyerarşiyi izleyerek".
sizi ilgilendirmeyen bir konuysa sizi ilgilendirmiyordur.

*ist.da bir üniversitede, bayramdan bir kaç hafta önce bir kaç öğrenci bir bölüm başkanıyla ilgili benzer bir sebepten şikayet dilekçesi oluşturdu. muhtemelen hocanın önceki soruşturmalarından da kaynaklanan sebeplerden dolayı konu, bayram sonrası bu şahsın istifa/işten çıkarılmayla sonuçlandı.

** böyle bir konuyu küt diye rektöre atmak çok yanlış.

Bölüm başkanı yıllık izinde. Yerini bıraktığı kişi işte hiçbir işi yapmadı. Dün yapacaktı, yapmadı, bugün öğle oldu yapmadı.

Benim önceliğim açıkçası şikayet etmek değil. Sorunun çözülmesini sağlamak. Ben şikayet dilekçesi versem, beni okuldan atarlar.

benzer bir durumda once bolum baskanina, ondan bir sonuc alamayinca da bolum baskaninin yonlendirmesiyle dekana gitmistim ve sorunum cozulmustu.

Özel üniversitede yeni öğretim yılı için sözleşmesi yenilenmeyebilir, kovulabilir. Bundan biraz daha ağır bir ihmalkarlık yapıp da kovulan hoca biliyorum.

Devlet üniversitesinde hiçbir şey olmuyor. Hatta hoca iyice sıkıntı çıkarabilir. Okulu bitirtmeyebilir.

universite ogrencisisin. bir akademisyenin isini bosladigini fark ettin. ve rektore kosup anlatsam mi diyorsun.

boyle seyler tak diye rektore soylenmez. biraz heyecanli bir ogrenciye benziyorsun. liderlik etme bence sen. madem bir suru ogrenci magdur. elbet akliselim davranacak bir ogrenci vardir o grup icinde. takipci ol

Evet ilgilenir.

Bir mal satın alındıktan sonraki 6 ay süreçte arıza yaparsa, fabrikadan ayıplı çıkmış gibi muamele görür.

Bu durumda 4 seçimlik hakkınız var.

a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme (Sözleşmeden dönme bedelin iadesini de içerir),

b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme,

c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,

ç) İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme,



Herhangi bir belge isteme hakları yok. Herhangi bir şey sunmak zorunda değilsiniz. Ayrıca servis süresi 20 iş gününü geçtiyse arızalı olduğunu söylemeseler bile üstteki seçimlik haklara sahip olursunuz otomatikman.

Bu arada ürün bedeli 15.430 ₺ altında ise mahkemeye gitmeye gerek yok her ilçede bulunan tüketici hakem heyetine dilekçe ile başvuru yapabilirsiniz

Mobilden yazdığım için taksit taksit oldu kusura bakmayın ama bir şey daha var: E-Devlet üzerinden başvuru da yapabilirsiniz.
www.turkiye.gov.tr

Noter onaylı istedikleri evraklar nedir

@jamiro, harika bilgiler cok tesekkur ederim cok isime yarayacak.

@zidan, fatura sahibinin noter onayli kimligi, faturanin asli yoksa (ki aslini zaten iade sureci sebebiyle teknik servise gonderdim, kendilerinde fatura) asli gibidir onayli fatura ornegi. bir de hicbir yerde ornegini koymadiklari bir ibraname istemisler.

@jamiro, bir soru, sikayeti benden bu evraklari isteyen teknik servis adina mi yapmaliyim yoksa urunu satan satici adina mi?

teknik servis iadeyi kendisinin yapacagini soyluyor (ve zaten anladigim kadariyla isi bu yuzden yokusa suruyor) satici ise servis analiz raporunu istiyor ama muhtemelen servisin bunu yapmadigini bildiginden bu yola gidiyor. ben sikayeti kim adina acmaliyim?

Aslında hepsi olur. Ben daha önce iksiini de denedim, ikisi de oldu. Ama işin doğrusu sözleşmede adı geçen kişiyi yani satıcıyı şikayet etmek. Servis ile aralarındaki diyalogu onlara bırakmak lazım.

İkisini dedim ama 3’ü de olur. İster markayı (XX bileklik ltd sti vb.) ister satıcıyı (ZZ teknoloji market veya zz. com) isterseniz de servisi (YY teknik servis gibi) şikayet edebilirsiniz ama en doğrusu satıcıyı şikayet etmek. Sözleşmeniz onunla.

@jamiro, cok tesekkur ederim, umarim hizlica sonuc alabilirim :)

dogum parasi ve cocuk parasi farkli seyler. dogum parasi icin ekstra bir sey yapmaya gerek yok para esinize yatiyor. cocuk parasi icin aile bakanliginin hizmet merkezlerinden birine gidip form doldurmak gerekiyor. o form bu form olabilir.

hastaneden alınan raporları işyerine iletin, raporların bitiminde para yatıyor.

hayır başka bir masrafınız yok. ama ben ekimde pandemi zamanı gittiğimde plf formu gibi bir form doldurmuştum online. sanırım yolculuktan 1 hafta önce doldurulması ve çıktı alınması gerekiyordu, ama şu an durum nedir bilmiyorum.

yeni ehliyet lazım.
kaskonuza ek yurtdışı poliçe eklettirin, yeşil sigorta sadece karşı tarafın masrafını karşılar.

araçtaki kişiler hariç ekstra pul harcı yok.

son olarak sınıra yakın depoyu fulleyin, orada yakıt pahalı.

bir de o tarafta otobanlarda cok sık aralıklarla odeme noktalari var. yani 10 dakikada bir durup para odedigimiz olmustu, insan naalaka oluyor. ve bizdeki gibi otobanlarda sık aralıklarla benzinlik ve dinlenme tesisi olmuyor onu da aklinizin bi kosesinde bulundurun derim.

yaninizda bol bol bozuk euro alin otobandaki giselerde kullanmak icin.

Bu hafta başı döndüm Yunanistan'dan arabayla.

Yeşil sigorta hariç bir şeye gerek yok araç için. Otobanlarda 1, 2, 3 ve küsüratları olacak şekillerde ve sık sık ödeme yapılıyor diğer arkadaşların dediği gibi. Hız sınırı 130 genelde, 120 olduğu yerler de oluyor ama pek sallamıyorlar gördüğüm kadarıyla. Yollar bizim devlet otobanlarından güzel, özel otoyollarla aynı kalitede. Benzin Shell'lerde ve bazı BP'lerde 2.4 civarında, diğer ufak ve yerel firmalarda daha pahalı.

Başka sormak istediğin bir şey olursa bilgiler tazeyken yardımcı olurum.

Şimdiden iyi yolculuklar ^^

Oranina bagli ama yerim

Yiyemiyorum.

steak tarzı etleri orta-az pişmiş seviyorum, yani kestikçe direkt kan olmasa da, kanlı bir su çıkacak kadar.
ama köfte ya da kıymalı bir şey yiyorsam az pişmiş istemem.
kıymanın pişme oranı en az orta olmalı, hatta kurumadıkça çok pişmeli.

az pismis yiyemem ama orta pismis yerim, hatta tercih ederim. yalniz bu is biraz profesyonellik gerektiriyor. orta pismisi genelde tutturamiyorlar cunku. becerebilen yaptiginda cok lezzetli oluyor, pismekten kurumuyor sulu ve lezzetli kaliyor ama yerken herhangi bir cig tat da gelmiyor.

Evet, yerim. Medium rare.

Yerim. Sosu, birleştirici parçası da önemli.

Tercih hakkım olduğunda sadece az ve az-orta pişmiş yiyorum. İnsanların neden sevmediğini anlamıyorum, insanların büyük kısmının mr cihazlarından korktuklarını öğrendiğimde de aynı anlamsızlığı hissetmiştim.

Birçok insan brokoli de sevmiyor mesela. Neden sevmedikleri hakkında hiçbir fikrim yok. Ben yemek ayırmam, önüme gelirse kömür gibi pişmiş eti de yerim ama zevk almıyorum.

Az pişmiş eti ısırdığınızda dişiniz etin içine rahatça geçerken bir yandan etin pişmekten buhar olup uçmamış müthiş aromalı suyu damağınıza akıyor. Çok pişmiş eti ısırdığınızda eğer normal bir insansanız hiçbir şey olmuyor, parçalansın diye arkasına birkaç kere daha ısırmanız gerekiyor ve sonunda çiğneyip yutulabilecek hale geldikten sonra yutuyorsunuz işte.

Yerim, asıl lezzeti öyle çıkıyor ama damağı alıştırmak gerekiyor (bizim kültürümüz için konuşursak). O et çiğ değil, çiğ et hiçbir pişirme işlemi görmemiş ettir. Damak tadınıza uymayabilir, o ayrı mesele.

Bu arada o gördüğünüz de kan değil, büyük oranda su ve miyoglobin.

kan degil o gordugunuz sey. etin suyu.

az pismis her zaman tercih edilir cunku daha sulu ve lezzetlidir et. daha kolay cignenir. bir kere yeseniz seversiniz.

etin cesidine gore medium rare veya medium iyidir.

yerim, severek. blue rare gibi cok az pismis olmasin yeter. cok pismis etler kuruyor, lastik gibi ya da sakiz gibi oluyor, cigne cigne gitmiyor agizdan.

Önyargılarından arınabilen herkes az ya da az orta pişmiş et sever, kuru lastik gibi et seviyorum diyene zevktir renktir demek saçma çünkü sevilesi bir tarafı yok. Tamamen alışkanlık ve önyargı meselesi.

yiyorum. eskiden yemezdim bu ne pişmemiş falan derdim. zamanla alıştım artık fazla pişmiş et yiyemiyorum. fazla pişince sertleşiyor, kuruyor. bir de bunu pahalı restoranlarda gösteriş için yapıldığını düşünenler var. o kadar para verip sadece gösteriş için lezzetsiz bir şey yediklerini düşünmek çok mantıksız.

Eskiden ici kirmizi olan eti agzima surmezdim. Senin gibiydim.

Bir gun antrikotu denedim evde böyle tavada. Vay arkadaş dedim bu zamana kadar neler kaçırıyormusuz.
Etin tadini almiyormusuz dedim. O gun bugundur cok pismis yemem.

Az pismis et sulu oluyor suyunu kaybetmemis oluyor. Tadi veren de o suyu etin.
Yani orta pismis severim ben, icin kan kirmizi degil de böyle pembe kaliyor. Kesinlille grilesmeyecek ama. Bu ayari tuttururs juicy dedigimiz kivamda, lokum gibi yumusak ve oldukca sulu inanılmaz lezzetli oluyor.

Yalnız hayvanın neresi oldugu onemli. Antrikotu olacak mesela. Tadi cok farkediyor.

Ben her zaman az pişmiş tercih ederim, pişmiş et lastik gibi oluyor

medium rare.net

Abi çiğ köfte diye bişey var, pastırma var, kurutulmuş et var. Direkt çiğ et de yeniyor yani.

Sadece (blue rare) biftek değil, tartare (kıymadan yapılıyor) veya somon da çiğ yeniyor, ben yiyorum en azından.

Hatta börek falan yaparken de içine eti çiğ koyarım. Millet önce eti pişiriyo, sonra börekle bi daha pişiriyo falan. Baya yanıyor et bence.

Bence herkes çiğ - az pişmiş ete bir şans vermeli.

Medium rarespor. Well done ve otesi ile medium ve altinin tat olarak o kadar farki var ki ikisini karsilastirmak filan mumkun degil, dolayisiyla iyi ve cok iyi pismis sevmenin on yargidan baska bir sey olmadigi ve etin o sekilde yenmesinin uygun olmadigi dusuncesindeyim. Eger yeni bir sey denemek istiyorsaniz onerim:

Bir dokum tava alin. Lava gayet f/p olarak guzel urunler uretiyor.
Bir de gida termometresi alin. Saplanir olanlarindan olsun. Amazon’da guzel urunler var. Hem fahrenheit hem celsius cinsi olcse iyi olur, cunku 140-145 fahr oynamasini kontrol edebilirsiniz rahatlikla ama 56 derece birden 57-58 olur kontrol etmesi zor olur.
Bir de guzel bir et alin, bonfile antrikot vs. 1.5-2 parmak kalinliginda olsa guzel olur.

Guzel bir et aldiysaniz agir bir marinasyona genel yok, cok tarife girmeyecegim ama karabiber zeytinyagi yeterli olur iyi et icin. dokum tavada bunu pisirin, tahminimce bahsettigim kalinlikta et 5-7 dk’da pisecektir. Sonlara dogru gida termometresiyle olcun ve 145 fahrenheit ic sicakliga ulastiginda alin. Bu medium olcusudur.

Birkac dk dinlendirdikten sonra kesin yiyin ve onceden yediginiz etlerle kiyaslayin.

Tamamen kan olacak şekilde değil de, hafif az pişmiş olarak çok severek yiyorum. Az-orta pişmiş gibi. Etin tadı bence öyle anlaşılıyor, iyi pişmiş kuru etlerin hepsinin tadı aynı.

eski turkiye'de et lokantalarinda nasil pismis istersiniz diye soruldugunu ben hatirlamiyorum, ne istesen well done gelirdi.o yuzden ben medium yemekte zorlaniyorum, well done'a alismisiz.

ama yurtdisinda well done istiyorum diyince birkac kere ahci ile atistim, adamlar mutfaktan cikip bana o etin neden well done yenmeyecegini anlatmaya geliyor, bir suru kafa utuluyorlar. o yuzden artik well done demiyorum medium well diyorum yoksa bir suru bas agrisi.

Medium rare +1

Hanım misal blue, steak tartare falan da sever ama onları çok sevemedim.

@msb +1 diyeceğim ama şundan, genel olarak kırmızı et ve etin o yumuşak dokusunu sevmiyorum. Et yiyorsam et hissinden mümkün olduğunca uzaklaşmasını istiyorum. O yüzden et seven, döküm tavada tam kıvamında medium rare et pişirip keyifle yiyen arkadaşlar bana da et yapacaksa "çok pişmiş olduğunu düşündüğün noktada 3-5 dakika daha pişir" diye açıklıyorum istediğim pişme seviyesini.

www.google.com
Congratulations seviyorum ¯\_(ツ)_/¯

Pek çok insanı irrite eden şeylerin başında da, az ya da orta pişmiş etin kanlı olduğunu düşünmek. Bu zaten bilinçaltında bir tiksinme refleksi yaratıyor. Halbuki bu sıvı kan değil.

Gördüğünüz kırmızı sıvı myoglobin. Kaslara kırmızı rengini veren ve oksijen taşımaya yarayan bir protein türü. Dolayısıyla siz eti myoglobin'i tamamen buharlaştıracak kadar pişirdiğinizde aslında elinizde kupkuru bir kas lifi kalmış oluyor.

Elbette eti istediğiniz gibi, hoşunuza nasıl gidiyorsa öyle yemelisiniz. Mesela amerikalı biriyle tanışmıştım ve adam zeytinyağlı yaprak sarmasının üzerine ketçap döküp yiyordu. Benim için bu resmen suç olmasına rağmen adamın hoşuna öyle gidiyor, diyecek bir şey yok :)

o testlerin pozitifte yanilma payi yok diye biliyorum yani muhtemelen covidsinizdir. hastaneye gidip kimseyi tehlikeye atmayin bence ama hastaneyi arayip bilgi ve yonlendirme isteyebilirsiniz de. yani gelin bi de biz bakalim diyebilirler ya da pozitifmissiniz gibi dusunun gelmenize gerek yok da diyebilirler.

yazmayi unuttum normalde belirtilerim var dediginizde test yapiyorlar.

Son ana kadar söylemezdim ama nazardan değil işlerin ters gitme ihtimalinden dolayı. Nazar diye bir şeyin gerçek olması mümkün değil.

nazar degilse bile bazi seyleri hele de yakin olmadigim kimselerle paylasmayi sevmiyorum, genelde de paylasmam hayatimla ilgili buyuk degisimleri pek kimseyle. hele olmama ihtimali olan seyler hakkinda kesinlikle konusmam ama nazar degerse diye degil, gereksiz interaksiyon sevmiyorum sanirim ondan. bence siz de paylasmayin ne gerek var samimiyetiniz de yokmus zaten.

ben istifami verene kadar is yerinden kimseye soylemedim tasinacagimi. yine olsa yine soylemem, anca cok cok yakin arkadaslarim ya da ailem bilir.

Nazar vs. den ötürü değil de olmama ihtimaline karşı bu tarz şeyleri max. 1 kişi ile paylaşırım her zaman. Kesinleştikten sonra söylemeyi tercih ederim.

Nazardan bağımsız olarak, taşınıp bitip de tamamen yerleşince söylemeyi daha uygun buluyorum.

hayır saçmalamıyorsunuz, söylemeyin.
işiniz olsun, ondan sonra söylersiniz ya da istemiyorsanız hiç söylemeyin.

nazara "nazar" olarak inanmak şart değil.
bir insanın sizin hakkında kötü olmasa bile çok fazla odaklanarak bir şey düşünmesi ya da insanın kendi kendine bile bir şeyi fazla dillendirmesi, anlatması, konuşması, bir konuya fazla odaklanması enerjiyi dağıtıyor.

nazar dediğiniz şey size yöneltilen olumsuz ya da size odaklanmış fazla enerji gibi bir şey zaten.
enerji dediğimde illa ışın kılıcından çıkan renkli bir şey gibi düşünmeyin.
insanın ve her canlının bir manyetik alanı var (bu manyetik alanı kullanarak avlanan tilkiler bile var) ve bunlar sürekli etkileşim hâlinde.
yani asıl bilimsel olarak imkânsız olan, içinde bulunduğumuz topluluklardan etkilenmememiz.

Nazarla alakası yok ben söylemezdim.

İki sebebi var.

Eğer iş olmazsa kendinizi daha olumsuz bir durumun içinde hissediyorsunuz. Çünkü çevrenizde bir beklenti oluşturuyorsunuz. Özellikle benzeri durumlar birkaç kere tekrarlanınca konuya karşı çevrenizdeki ilgi azalmasını görüp içinde bulunduğunuz duruma karşı kabullenme psikolojisi geliştirmeye yatkınlığınız artıyor. Bu da gelecek planlarınızı olumsuz etkiliyor.

İkinci nedense planınızı duyan insanların gerek yanlış şekilde yardımcı olma, iyi niyetle kalmanızı isteme gerekse kıskançlık ve bilinçsizce sizi sabote etme dürtülerinden kaynaklı çok fazla olumsuz şey duyup kendi kendinizi engellemeye yönelme eğiliminizin artmasından dolayı.

"Saçmalıyorum değil mi?" Diye sormanıza takıldım ben. Neden saçmalayasınız ki? Kendi gelecek planlarınızı çevrenize bildirmek gibi bir zorunluluğunuz yok.

bu nazar konusu ne zaman açılsa aklıma teyzelerin nazar duası okuduktan sonra yüzümüze püpüpü diye tükürme ritüelinde birden derinden esnememiz geliyor. karşı konulamaz bir esneme. esnerken alt ve üst dudağın birbirinden o kadar uzaklaşması ki zar gibi incelen yanağa yandan bakınca karşının gözükmesi. bunun üstüne çocukta sağlam nazar varmış serzenişleri. teyzede görevi yerine getirmenin haklı gururu. ateistler bunu bir yerde illa ki açıklamıştır ama hayata karşı tek doğaüstü tanıklığım budur.

seyler.eksisozluk.com

+1 voyager1, kaptankedi, akhenaten
Nazara inanmayan birisi olarak murphy kanunları da diyebiliriz. Herkesin başına her şey gelebilir. Bunun nazarla ilgili olduğunu düşünmüyorum.

Nazara inanmam ama %1 bile olmama ihtimali varsa kimseye bahsetmem böyle bir konudan.
İyi niyetle düşünülmüş de olsa bir kişinin bile aklından şunu geçirmesini istemem;
-O kadar heveslendi ama olmadı bak (Yazık).

Bunu kimseye düşündürtmemek için her şey olup bitene kadar kimseyle paylaşmam hiçbir şeyimi.

Mevlana müzesi
kelebekler vadisi

japon parki da guzel diyorlar biz de koyduk listemize orayi.

ehil kebap'tan fırın kebabı ve boyun yemelisiniz. (otogara yakın olandan)

Mevlana müzesi, hemen yakınındaki tarihi çarşı içerisindeki Aziziye Camii(mimarisi güzel, özellikle minareleri), yine o çarşı içindeki çikolatacı Adnan Efendi, kalan vakitte Mevlana müzesinin yanındaki Hich Otele gidip bahçesinde yemek yiyip dinlenirim ben olsam. Otelin İçini de gezin, çok otantik ve ödüllü bir yer.

Belediyecilik Show’larına ilgi duymadığım için böyle dedim ama ilginizi çekiyorsa Kelebek Bahçesi ve Japon parkı da gezilebilir. Fakat onların Mevlana’ya ve şehir merkezine mesafesi yarım saat civarı.

Saf çikolata olarak Ülker'in kare çikolataları iyi. Milka sevmiyorum. Yağ yiyormuşum gibi geliyor. Eskiden Milka böyle değildi. Caramio'u seviyorum. Çikolatası fena değil. Laviva da severim. Godiva bence en iyisi.

favorim laviva ve nutymax. eskiden lilapause hastasiydim cocukken, cocuklugimdaki tadi yok gibi simdilerde.

Geçende Ülker'in şu gofretini yedim ve çok beğendim.

www.migros.com.tr

Çikolata: damak bitter. Damak Antep fıstıklı.
Gofret: eti hoşbeş tadında. Karam. Dido kare. Eskiden kitkat vardı artık bulamıyorum :(

nestlenin her cesidini seviyorum. onun disinda damak klasik alirim sadece.

eskiden milka cok severdim. eski tadi yok +1

Lindt ama şuan çok pahalı :(
Tüm çeşitleri

Eti canga gofret, hoşbeş fındıklı, torku no1 gofret (bozdu son dönem), pahalı lakin ferrore roche ve rafaelo, godiva domes (hindistan cevizli), m&m (fıstıklı)

Bimdeki kasanin orada satilan bar cikolatanin beyaz cikolata olani. Digerleri de güzel aslidna sadece beyaz değil.

ritter sport ama cok pahali. 50 lira veremem bir cikolataya www.migros.com.tr

eti ahenk son zamanlardaki favorim.

Yazmayı unuttum.

En güzel çikolata bu.

www.macrocenter.com.tr

Tony's chocolate. Ritter falan hikaye..

eti ahenk ve keyfince

Ömrüm boyunca tek çikolata yeme hakkım olsa Halley i secerim

Eti ürünleri dışında hiç bir çikolata yemiyorum desem hepsini kategoriye alabilirsiniz

Canga

Tadelle king size bu kategoriye girmiyor mu? Kimse yazmamış çok şaşırdım :)

ikinci kalite maldir, onu ureticiden toptan olarak alirlar sonra pazarciya ona buna satarlar. uretici bazen kiloyla satar bazen parca basi hatta x kisisi gider ona der ki burdaki butun mallari alacaksan satacagim atiyorum 100 koli mal adam yuklenir gider sonra saga sola dagitir iste.

cogunlukla fason yaptiriliyordur. yillar once bursa'da yesim tekstil fabrikasinda staj yaparken bir tarafa nike tshirtler bir tarafa da aynilarinin markasizlari ayriliyordu. ayni kumastan kesilip ayni tezgahtan dokunan tshirtlerden bir kismi nike'a satilarak etiket basilmasi icin yurt disina gonderiliyor bir kismi ic pazara veriliyordu. o zaman fabrikanin icinde fabrika satis magazasi da vardi fiyatlar uygundu ama markali degildi urunler, ic pazara verilen kisim oluyordubu magazada da. belki oyle bir seyler bulabilirsiniz.

bu konunun galibi arcelik telve diye biliyorum. ama grundigden de memnun olan cok var modeli telveninkine cok benziyor. ben arzum minio kullaniyorum kahve gurusu olmadigim icin memnunum, bence o da gayet yeterli.

tabi ki arzum okka ama çift musluklu olan
OK001
Starbucksta bile bunu kullanıyolar
ty.gl

Arçelik +1 :)

arçelik +1

Atçelik piyasanın en bilindik ama en F/P ürünü olmayan makinesidir. Yıllarca hem Arçelik hem Arzum Okka kullandım. Arzum Okka her türlü çok daha iyi bir makine. Arçelik'in bi sensörü bozulur, bi cezvesi sızdırır, bin türlü sorunu var. Okka taş gibi makine.
Hatta Bosch bile Arçelik'ten iyi. Aynı mantıkla çalışan makineler ama Bosch çok daha sağlam ve problemsiz.

Arçelik telve açık ara lider

arzum okka

kaç günlük bilmiyorum o kadar olmaması lazım. kullandığınız bankanın seyahat sigortasından bi teklif alın derim, işcep'te direkt uygulamadan görebiliyorsunuz. thy/pegasus vs da kendi sitelerinden yapıyor ama yine benzer fiyat olur bunlar.

ben garanti bankasına yaptırdım, blsde kabul etmediler, hem garantiye hem de oradaki aracı firmaya para ödemek zorunda kaldım. BLS saçma sapan bir yer, garanti olması açısından orada yaptır derim. fiyatı o kadar değildi bu arada, çok uzun mu kalacaksın acaba?

edit: olayın yaşandığı tarih nisan 2022.

bankalarinki genelde uygun oluyor. biz en son akbanka yaptirdik kisi basi 60-70 tl gibi biseye geldi. 40 euro cok uzun kalacak olsaniz bile cok. yalniz konsoloslugun istedigi sigorta kriterleri onemli. bir keresindeyaptirdigim sigorta cenaze naklini karsilamiyor diyerek reddetmislerdi. vize icin gereken evraklarda ozellikle belirtilen kriterleri dikkate almaniz durumunda reddedilme durumu olmayacaktir.

en son yaptirdik demisim ne zaman oldugunu soylememisim :) en son mayis ayinda yaptirdik.

Axa arayip yaptiriyodum genelde 7-15€ bandinda covid donemi de dahil.

thy nin sitesinden yaptırıyorum, gulf sigorta diye bişe. BLS'nin sayfasında da link vermişler. 3 hafta bu arada. ama blsnin anlaştığı yer 40 euro çıkarıyor. thy 126 tl

sigortam siteleri üzerinden de yapılabiliyor, banka app'inden daha uygun cıkıyor genelde. ben en son sigorta sitesi üzerinden yaptırdım 1 ay önce schengen için sorun olmadı.

Gülerek "Yok mu kızım başka şeyin?" falan derdim herhalde. Bir yandan da beyaz "elbise" değil sonuçta.

Elbise olsa başka bir arkadaşımın ayağı kayıp yanlışlıkla üstüne kırmızı şarap dökebilir. Bluz için oturup konuşmak daha doğru.

Bu gelinden başkası beyaz giymesin ritüeli abartılmıyor mu, neticede düğünde gelinin kim olduğu belli oluyor

freebird +1 hic bakmamistim ben evlenirken kim ne renk giymis diye. hatta su an bi dusundum hatirlamaya caliatim ama mumkunati yok kim ne giymisti diye hatirlamamin. gelinlik filan giymemis sonucta şık bir bluz giymis. umurumda bile olmaz benim.

ciddi ciddi uyarmam da, "başka bir şey bulamadın mı?" falan diye gülerek, esprili şekilde dile getiririm muhtemelen.
beyaz giymek hayati öneme sahip bir şey değil, yani aşırı önem verip bir olaya dönüştürmem ama biraz da görgüsüzlük yani açıkçası.

Çok zorunda değilse başka bir şey giymesini öneririm. +1 dreamnesiac örneğindeki gibi esprili şekilde derdim.

Arkadaşı olduğunuz için sık sık dans pistinde, etrafta olacaksınız. Sadece masada otursaydınız çok fazla problem olmazdı. Bence yol yakınken başka bir şey giymeyi düşünebilirsiniz.

Benim arkadaşım nikah sonrası eğlencesine beyaz ceketle gelmişti, sonra "aaaaa ben naptım hiç düşünmedim" diye özür dilemeye başladı, "deli misin ne var ceketinde, saçmalama" diye tepki verdim ve çok samimiydim. Beyaz bluz giymekte hiç takılacak bir şey yok bence. Ha ama siz gelin değil de arkadaşıysanız, gelinin sağı solu belli olmaz diye yine başka bir şey giyin ya da renkli fulardı, kolyeydi bi şeyle renk katın.

Hadi beyaz elbiseyi anladik da beyaz bluza da mi olay cikiyor artik.

Damat kravatla takilirken cillop gibi smokin giyen tonla adam geliyor ben daha sikinti ciktigini gormedim. Gelini de karistirmazlar bence.

@sevilen türkücü, gelin olan benim :)

Benim açımdan sorun olmasa bile düğüne katılan çoğu insana gereksiz yere dedikodu malzemesi vermiş olacak. "Arkadaşının düğününde beyaz bluz giymiş birde nikah şahidi" diye baya göze batacak. Açıkçası bu detaya dikkat etmesini beklediğim için hoşlanmazdım bu durumdan. Nikah şahidi olmasa sorun değil, düğüne gelen sıradan bir davetlinin üstüne kimse bakmaz ama nikah şahidi olacak yakın birinden insan incelik bekliyor.

Siz giyeceksiniz de bize danışıyorsunuz zannettim :) bence diyebilirsiniz sıkıntı olmamalı.

Tam olarak benzer bir durum olmasa da, saçları gelinle benzer olmasın diye saç modelini değiştirmesini yakın arkadaşına söyleyenler oluyor. Ama yine esprili ve cana yakın bir şekilde söylenmeli.

o değil de nikah şahidi olacak kadar yakın ve bir elbise giyemiyor mu? bu daha önemli bence:)

bir şey demem ama içten içe kırılırım gibi. çünkü ben önem vermişim, gel şahidim ol demişim. o da hem bluz hem de beyaz giyiyor. ilginç valla.

Hayat böyle öğretilmiş, ezberletilmiş, çıkış noktası suni/kurgu bir mana taşıyan şeylere kafa yormak, takmak vb için çok kısa. Dikkatimi dahi çekmez, çekmedi. Dolayısıyla söyleyecek bir şey de olmaz ortada.

Uyar elbette. Benim arkadaş üzerinde çiçek olan elbise bile giydirmemişti bana gelinlikte de çiçek varmış diye
Hatta saçı makyajı bile abartmamak lazım gelini gölgelememek için

ilk önce esprili bir dille uyarır, devamında üzerine bir şey dökerdim.

Esprili bir şekilde uyarmaya çalıştım siz söyledikten sonra ama anlamadı sanırım :) yarın olacak düğünüm. Benim için hiç sorun değil ama ailelerin akrabaların laf edeceğini düşünüyorum.

Beyaz bluz sorun değil, Allahaşkına, beyaz elbise değil sonuçta. Abartmayın, abartılmasına (konu-komşu-akraba) net bir biçimde karşı çıkın.

ablam benim nikahımda beyaz kısa bi elbise giymişti, çok da ısrar etmiştim giymesi için. böyle şeylere takılmıyorum gelinin kim olduğu belli sonuçta.

Yıl olmuş 22 hala nelere takılıyorsunuz. Bırakın milletin ne diyeceğini. Belli ki şahit kadar yaptığınıza göre en yakın arkadaşınız, biri ona laf edecek olacak ağzının payını veririm.

tebrikler oncelikle, boyle seylere takilmayin birakin giysin, cok gereksiz bir ayrinti bu. hatta ozguvensizlik gibi biraz "beni golgeleyecek" dusuncesi. baska derdiniz mi yok :) ayrica kim ne konusursa da konussun. benim nikah sahidi yaptigim yakin arkadasima biri laf etmeye kalkisirsa ters cevap alir benden.

Altına ne giymiş? O da beyaz değilse no problem. Ya da üzerine farklı renkli ince şal, fular vesaire ile renk katabilir.

uyarmam ama baska nikah sahidi bulurum.

O tiplere kucuk dogum gunu partileri yapmayarak. Wtf

Hem iğrenip hem doğum günü partisi yapmak sizin suçunuz. Ben olsam tebrik bile etmezdim. İğrendiğinizi yeteri kadar belli etmiyorsunuz.

Neyse ki çevremde yok ancak dikkate almayarak, kutlamayarak tepki gösterin. Sefkat göstermek zorunda değil hiç kimse.

Yok sayarak.
İğreniyoruz diyorsunuz ama doğum gününü kutlamışsınız. Madem kutlamayanlara selam vermiyor, tebrik etmeseydiniz sizle de muhatap olmayacakmış ne güzel.

sosyal becerileri dusuk ama performansiyla mudurlerin gozdesi falan mi oldu acaba?
o yuzden mi parti vermek zorunda hissettiniz? anlamadim neden kutlandi yani...

bir de mudurler ornek falan gosteriyorsa size ve siz de kendisine yuz vermiyorsaniz bu durumdan bagimsiz da olsa, o bunlari birlestirip kiskanildigini dusunebilir.

bunlari farazi yazdim. ben hic muhatap olmazdim enerjimi emen biriyle isyerinde. yapacaginiz cok basit: merhaba-merhaba. bitti.

muhatap olmuyorum. is disindaki tum diyalogumu gunaydin ve iyi aksamlarda tutuyorum. bu insanlar uzerinde herhangi bir fikir yurutmeye bile gerek gormuyorum. hayatta cekemem cunku. iyh -_-

iş yerinde böyle insanlarla çalışmak zorunda olmama lüksüm var. herkes çok cutie burada. olsaydı, iş nedeniyle mecburen aynı ortamda bulunurdum, onun dışında covidli gibi kaçardım kendisinden. sosyal mesafe koyardım.

Mevcut aşıları olmayacaksın, yeni bi mutasyon olursa ona uygun bi aşı üretilirse onu lacaksın.

@forvet; toplamda 3 doz biontech olduk mesela, hala koruyuculugu devam ediyor mu bu durumda?

Hocam işte aşıların koruyuculuğu belirli bir süreyi kapsıyor onu geçince bir koruyuculuğğu kalmıyor, tekrar aktif hale gelsin diye hatırlatma dozu oluyorduk ama mevcut sistem şu an covid virüsünü tehlike olarak görmediği için aşı yapmıyor; dediğim gibi ancak yeni bir mutasyon olursa ve mevcut aşılar ona göre modifiye edilirse o aşılar uygulanacak.

Yenisini yapmadi ugur sahin.
2020 mart ayi modeli var elinde hala.
1 sene icinde cikaririz diyordu ama cikarmadi.

3 biontech olduysan artık gerek yok. fakat önümüzdeki dönemde omicrona özel yeni dozlar geleceği söyleniyor.

ben avokadolarıma sıkmıştım o arapsabunlu karışımdan gayet de işe yarıyor.

arapsabunlu karışım işe yarıyor +1

Biz de ona benzer bir sürü şey denedik ama en sonunda zirai ürünler satan bir yerden seyreltilerek kullanılan bir ilaç aldık. Kesin çözüm o oldu.

Arapsabunu faydalı oluyor.

paylasimlari gorebilmek icin takip etmek zorunda kalsinlar takip etmeden paylasimlara bakip gecmesinler diye ve evet birileri paylasinca gorebilmek icin takip etmek zorunda kalinmasi durumu da var.

Yapılan araştırmalar bir direnç egzersizi yapmadan yapılan diyetlerin çok fazla kas kaybı yaşanmasına neden olduğunu söylüyor.

yani aslinda amac diyet degil de saglikli beslenmek diyelim. yagdan az proteinden fazla yiyerek kas kaybini onleyip yag yakimini saglamak. ama hareket olmadan bi faydasi olur mu noktasinda kararsizim.

daha da onemlisi zararli olur mu kismi.

Hocam ketojenik diyet yaparken proteini fazla alamazsın ki proteini toplam kalorinin %20'si kadar alırsın, fazla alırsan karbonhidrat düşük olduğu için aminoasitleri şekere çevirebiliyor vücut bu da ketosisten çıkarabiliyor, o zaman ketojenik diyet yapmanın bir anlamı yok çünkü ketojenik diyet yapmamış oluyorsun. Amacın sağlıklı beslenmek yanında da yağ yakmaksa klasik olarak düşük karb. yüksek protein diyetler daha garanti daha sürdürülebilir daha az zararlı. Ha ama yine zarar nedir diyorsan birçok mikro besini alamadığın için buna bağlı problemler yaşayabilirsin misal çinkoyu az alırsın saçın dökülür gibi. IF zaten bi diyet değil biliyorsun yemek yeme aralığını belirleyen bi yöntem, hangi diyete entegre edersen et illa ki olumlu çalışır herhangi bir metabolik rahatsızlığın yoksa.

Son 11 aydır if yapıyorum.bunu yapıyorum derken çok özel bir çaba sarfetmiyorum hayatımın bir parçası haline getirdim.

Bir sürü saçma hareketin üzerine pandemi döneminde evde kalınca kilom zirveye vurdu.tartıda 150 yi gördüm.standartım olan 105 kilodan oldukça uzaklaşmıştım.özel bir destek almadan sadece youtube da Yavuz Yörükoğlu nun videolarını seyredip onun anlatımlarından okuma yaptım ve if in bana uygun olduğuna karar verip bu yola çıktım.

İlk başta hardcore bir şekilde 3-4 aylık dönemde 20-4 if yaptım.burada bir kalori sayımına girmedim.özellikle seçtiğim menüler oluyordu ama bazı günlerde doyana kadar pizza da yiyordum,baklava da.o dört saatin içinde güzelce doyuyor,kalan sürelerde bolca su içiyordum.bu şekilde 30 kilo verdim.

Burada bana ilginç gelen kas kaybım olacağını düşünürken 120 kilolara geldiğimde alttaki kaslarım yerinde olduğunu gördüm.ilave spor yapmadım sadece pandemi dönemi gibi eve tıkılmadım,

Aksam 8 den sonra bir sey yiyip içemediğim için dışarıda akşam yemeği-içki olayımda azaldı.içki içeceksem bunu akşam 7-8 arasında yaptım,sonrasında soda ile devam ettim.

30 kilodan sonra kışta gelince ilk hardcore halini bırakıp 16-8 uygulamasına geçtim.bunu askeri disiplinle yapmıyorum.aklına gelebilecek herşeyi yiyorum.yaklaşık 6 aydır bu durumdayım ve 120 kiloyu koruyorum.bir ara 125 gördü ama özel bir şey yapmadan yeniden 120 ye döndüm.

Şimdi temmuz ağustos arası ikinci hardcore atağı yapmayı planlıyorum.hedef 105 kilo.öğlen 4 akşam 8 arası yemek,bolca soğuk su..

benim olayım bu,becerebildiğim için mutluyum.sana gelince ,örneği kendimden verdim.bunu yapabilmek senin elinde.buraya yazdıysan demek ki ihtiyaç var ve aksiyon almalısın.ketojenik diyet uygulaması çok zor.lüks bir diyet.lüksten kastım beslenmenin pahalıya gelmesi değil özel bir çaba gerektirmesi.her gün ona uygun yemek hazırlaman,bulman gerekiyor.sistemi bozmadan yürümelisin.ben çok seyahat ettiğim için böyle bir şansım yoktu ama yemek olarak bana çok uygundu ki zaten carnivor bir adamım her türlü yürürdüm ama düzenini kurması zor .benim patlak vermem büyük olasılık.bu yüzden if 10 numara bir sistem.

Bir şeyler yapmak hiçbirşey yapmamaktan iyidir.önce bir yeme düzeniyle başla sonra zamanla herşey düzelir.

normalde yurtdışında deodorant gibi olanlar var, basınçlı ama türkiyede var mı bilmiyorum.

edit: varmış

www.gratis.com

www.gratis.com

Sprey şeklinde olanlar var ama yine de cilde yedirmek için el kullanıyoruz.

Yanınızda makyaj pamuğu gibi bir şey taşıyarak el değdirmeden sürebilirsiniz. Standart kreme göre çok daha iyi yayılıyor o yüzden hafif ovalasanız yeter bile.

stick formda olan güneş koruyucuları sizin isteğinizi daha çok karşılar bence.
shiseido'da vardı, başka markalarda da gördüm.

bebekler icin stick formda var ama hem cok pahali hem de cok minik boyutu. yalniz normal gunes kremini makyaj fircasiyla suruyorlar el bulasmamis oluyor belki ihtiyacinizi bu da gorebilir? soyle bir fircaydi bahsettigim:

ty.gl

Mutlaka gidin arzu ettiğiniz tatile. Hayat kısa, ekonominin gidişatı malum. Bir hayal kurmuşsunuz, bunun için emek harcamışsınız. Gitmezseniz ileride hayıflanacaksınızdır.

Hissiyat olarak %100 katılıyorum.

Öte yandan da 10 sene sonra bakıcaksın hiçbir şey yapmamışsın, kenarda 3-5 lira para var, o kadar. O durumda olmak da kötü. Zaten biz artık emekli olunca da dünyayı gezemeyeceğiz.

O yüzden bence git. Seneye tatil yapmazsın ya da ucuz bişey kovalarsın, dengeyi öyle sağlarsın.

Sene başından beri bunu arzuluyorsan kesinlikle git, gez. Tadını çıkar. 25 bin tl'yi biriktirsen de yapacağın daha ilginç bir şey yok senin için. Yapıştır gitsin bence. Bu arada 2 maaşı tatile gömmek de çok aşırı bir şey değil takma kafana yani.

millet aylarca para biriktirip tatile gidiyor anormal degil. hatirlarsaniz kredi bile cikarmislardi tatil icin :) 3 sene taksit odeyen var tatil icin :) ayrica simdi yapmadigimiz her sey icin birkac sene sonra pisman olucaz gibi geliyor bana cunku ekonominin durumu belli. o 25 binle eger cok daha farkli bir sey yapmayacaksaniz gidip gonlunuzce tatil yapin derim ben.

25 bin çok bir para değil, ama boşa harcıyorum hissi oluşmuşsa biraz ertele bence. Kriz dönemindeyi,, acil bişey lazım olabilir.

İngilizlere 1 hafta uçak gidiş-dönüş, tam pansiyon 5 yıldızlı otel, transfer,vs tüm masraflar dahil Türkiye tatili 239 pound..

eksisozluk.com

Haklısın maddi olarak hiç adil değil ama tatil bir lüks değil ihtiyaçtır git tabi. Dönünce birikimini ve yatırımını daha farklı yapıp bir sonraki tatilini daha uyguna halledebilirsin.

20 seneden uzun süredir calisiyorum. 1 tl birikimim yok. birisi bir gün ölmeyecegimi garanti ederse birikim yaparim.

soruya cevap: tatile git, iyi gelir.

bugün yapmadığınız her şey için seneye pişman olacaksınız. tıpkı geçen sene almadığımız/ yapmadığımız şeyler için bu sene pişman olduğumuz gibi. o yüzden mutlaka gidin.

montenegroya git. hem çok daha az harcarsın hem de güzel bir yer önyargın varsa biraz araştır, videoları izle. bizim türkler burun kıvırıyor buraya, hor görüyor ama bence italyanın bir çok yerinden güzel mesela.

git ama gittiğinde param gidiyor diye stres yapma. keyfini çıkaracaksan git.

gabe+1
Son dakikaya birakmayin su rezervasyon islerini yazik gunah, israf.

Ufak bir sandvic yesen su icsen odedigin parayi otamatik tlye cevireceksin psikolojin bozulacak. Avrupa suanda kisitli butcesi olanlar icin iyi bir destinasyon degil. Urdun, misir olabilir. Sizin yerinizde olsam turkiyede daha once gormedigim bir yere gider kafami dagitirim. Asil tatili secimler sonrasina birakirdim. Tayyip sonrasi euro dusecek. Bir turizmci tavsiyesi.

git

Hayata bi kere geliyoruz
Git ve gençken tadını çıkar

hiç acımayın gidin. bu parayı tekrar biriktirirsiniz tekrar kazanırsınız ama bu sefer gitmek bu kadar kolay olmayabilir.

Ben de sizinle aynı şekilde düşünüyordum ama kendimi zorlayıp geçen hafta gittim ve iyi ki gitmişim diyorum. Ancak oradayken fiyatları TL'ye çevirerek hayatı kendinize zindan etmeyin.

su adna yuksek sezonda gitmeyin, bileti oteli simdiden alin, guzel guzel sonbahar kis tatili yapin, yazin turkiyede bir hauvza falan gidin mhaftasonu kacamagi yapin, win win olsun. dinlemis beyin cok daha iyi kararlar alabiliyor hayatta, dolayisi ile bir yatirim olarak da dusunebilirsiniz.

arcus-www.amazon.com.tr

bu setin derin tenceresi icine neredeyse tam sigiyor 20 cm'mis capi, bu boyutta bakabilirsiniz diye dusunuyorum. tabii airfryer markasi degisecektir mutlaka bizdeki philips.

Ben bundan aldım, yurtdışından geliyor ama sorunsuz geldi:

www.amazon.com.tr

Ölçülere bakarsınız.

Teşekkürler ancak 20cm bunlar, uymuyor xiaomi var bizde. 18-19cm olmalı

www.trendyol.com
www.trendyol.com
www.trendyol.com
www.trendyol.com

imzasinda vardir silmeye ugrasmiyordur ben de oyleyim. bir de maillesmede duzen seviyorum diger turlu profesyonel gibi gelmiyor.

O şablon Outlook'un ya da hangi e-posta istemcisini kullanıyorsa onun otomatik oluşturduğu imza. Her seferinde yanıtla butonuna basıp yazacağını yazıp direkt gönderiyor. İmzasız e-posta göndermek için ekstra işlem yapması gerekiyor. Onunla da kimse uğraşmak istemez 150 tane e-postada.

Kurumsal yazışmanın raconu budur çünkü. Ayıp olmaz ama kurumsal kimliğini zedelemiş olursun. Arkadaşınla yazışıyorsan sorun değil de kurumsal yazışmalarda selam - dert anlatma - saygılar + imza kısmı sabittir.

bu mantıkla gidersen neden iyi akşamlar diyoruz? herkes için akşam iyi geçmiyordur diyebilirsin. bazı şeyler kalıplaşmıştır mantık aramıycan.

hatta normalde sadece ismiyle hitap ettiğin kişilere, mailde sırf başkaları da var diye hanım/bey deniyor. kural bu. bu template dışına çıkılması çok da hoş olmuyor

@buenosdias, hocam ama o bi dilek sonuçta, akşamın iyi geçer umarım gibisinden.

Ya valla bu "kurumsal" işlere niyeyse kafam hiç basmıyor. Seneler önce büyük bi firmada işe başladım, ilk hafta birileri "pluton bey" diye sesleniyor ama üstüme alınmıyorum, tamam pluton benim de bey kim acaba, bana demiyorlardır diye. Hala da garip geliyor böyle şeyler.

İnsanın mayasında olacak demek ki.

ankarada o paraya kralsın. o yüzden ankara.

sadece maddi olarak soruyorsan ankara tabii ki. ankarada kendi evimde 3500 euro kazanma konforu varken eindhoven'a gidip hem göçmen olmanın dertleriyle uğraşıp hem de idare eder bi para kazanmayı tercih etmezdim.

Eindhoven.

O paraya yine markete gideceksin yine, yine otoparka gireceksin yine restoranlarda gunluk medeniyetsiiklere maruz kalacaksin.

Bence kral olunacak bir para degil kesinlikle. Medeniyet onceliginse hollanda

Ankarada o parayla muasır medeniyet seviyesini yakalayabilirsin. Kesinlikle ankara.

kardeşim de aynı durumda yazılımcı, ankarada kalmayı tercih etti. benim fikrimce de net ankara. türkiyede döviz kazanıyor olmak büyük lüks. diğer yandan da yurtdışına göçmek, bütün aileni çevreni geride bırakmak, oraya uyum sağlamaya uğraşmak felan az buz şeyler değil. ben de aynı durumda olsam ankarayı tercih ederdim.

Yaşınız, kaç kişi olduğunuz, sektörünüz, hedefleriniz gibi detayları bilmeden bu soruya sağlıklı cevap vermek pek mümkün değil.

Eindhoven'da bu parayla yaşarsınız ama harcamalarınıza dikkat etmeniz gerekir. Fakat hem tecrübe kazanır, hem insan yerine koyularak yaşarsınız. Avrupa'da göçmen olmak da bir sıkıntı, her ne kadar kimse yüzünüze karşı böyle davranmayacak olsa da müslüman bir ülkeden geldiğiniz için farklı bir davranış olacak.

Ankara'da bu parayla güzel yaşar, güzel de bir birikim yapabilirsiniz.

Ben olsam bu aşamada Ankara'yı seçerdim ama kenara ciddi bir birikim yapardım. Yeterli maddi birikiminiz olduğunda mesleki tecrübeniz de artmış olacak. O zaman halen yurtdışına gitmek istiyorsanız bu hem daha kolay olacak, hem daha iyi kazancaksınız hem de birikiminiz olduğu için kafanız biraz daha rahat olacak.

3.500€ ankara seneye bu zamanlar da 3.500€ olacak mı?

Eindhoven'da insanların böyle bir derdi olduğunu sanmıyorum.

Direkt Ankara. Çoğu sevmeyenin aksine damarlarına nüfuz etmeyi bilirsen Ankara bence güzel bir şehir. O parayla daha da güzel olur :D

Ankara'da bu maaşı ne kadar alabileceğiniz sıkıntılı bir durum. Hükümet yarın bir kanun çıkartır, gelen dövizi bozduracaksın, kuru da 5 TL yaptım der. Elinizi kolunuzu bağlar. Benzerlerini çok yaptı. Daha da çok yapacak.

Hükümet tamamen ülkeyi bitirmiş durumda. Üstüne muhalefette de hiçbir ışık yok. Hepsi, sanki hükümetle anlaşmış gibi hareket ediyor vs. vs...

Kısacası: imkan varsa, daha sonra dönmek üzere yurt dışı.


.

Medeniyetin göbeğinde, saygılı insanlarla yaşayıp, bir sabah parise bir sabah Londra ya birkaç saat içinde gidebilmek mi yoksa en basitinden trafikte biri önünü kesip başına silah mı dayama olasılığını düşünüp, kaos ülkesinde yaşamak mı?

yurtdışında yaşamayı çok isteyen biri için bile türkiyede euro kazanmak reddilmesi zor bir durum. ülkede olağanüstü bir durum olmazsa ankara'da kral gibi yaşarsınız ama ya olursa?

zor karar. umarım pişman olmazsınız.

Bekarsanız Eindhoven.

Seçime kadar Ankara seçimden sonra tekrar düşünme seçeneği yok mu varsa en temizi o, ilk sene euro biriktirip gidince daha rahat edilebilir.

Hollanda'da geçireceğin her gün Ankara'da 3500 € alabilme imkanını devam ettirecek. Ancak Ankara'da geçireceğin her gün seni Hollanda gibi Avrupa ülkelerinde çalışma imkanını azaltacak.

hollanda'da parayla krallik yapamazsin ama turkiye gibi 3. dunya ulkelerinde yaparsin. hizmet, kamu, sokaklar vs.. paran varsa hersey degisiyor bu ulkede. ama hollanda'da boyle birseye ihtiyacin olmuyor herkes esit. sanirim philips :)

2900 euro istanbul mu, 4200 euro amsterdam mi sorusunda amsterdam'i sectim. burada biraz daha fakirim. sadece kira 1650 euro. diger sabit giderlerle 2000 euro civari. arabam vardi, burda almadim, ihtiyac da yok zaten pek. burada kafam daha rahat. hala turkiye gundemini takip ediyorum ama eskisi kadar etkilenmiyorum. bir de gunluk yasantimda oradaki stresi yasamamak cok guzel. rahat, sakin bir ortamda yasamak, yuruyus yapma imkanlari, bisikletle gezme imkanlari cok guzel. ama burda daha yalnizim, esim olmasa patlarim sanirim sikintidan. esim de calisiyor ama o is degistirmedigi icin denklem disi.

kisaca:
maddi olarak ankara
sosyallik olarak muhtemelen ankara
hava olarak ankara (sanirim :)
kafa rahatligi, huzur olarak eindhoven
avrupayi gezmek istiyorsan eindhoven (comert izinler ve vize olmamasi sebebiyle)
hizmet sektoru icin ankara (burada eve siparis, temizlik vs pahali seyler)

ankara. o parayla kaliteli bi hayat sürersin.

konuya benzer bir başlık daha açılmıştı sanırım yine ankara ve hollanda kıyaslamasıydı.. bir çok şey yazılıp çizilir konu üzerine ama şu bir gerçek; eğer highly skilled migration statüsünde blue card ile gidecekseniz dil şartı olmadan 5 yılın sonunca avrupa birliği vatandaşı olabilir tüm avrupada yaşayabilir ve çalışabilirsiniz..
ankara' da o gelirle maddi anlamda rahat olursunuz; ama 5 yılın sonunda elinizde ne olur onu hesaplayın bence..
cevabı bence gelecek planlarınıza göre seçin.

Ankara'nın hiçbir albenisi yok. Güzel bir teklif. Hem Ankara'da olmayacaksınız hem de üstüne para veriyorlar.

2bin euro bile olsa bas git.
Araba surmeyi bilenlerin ulkesinde yasa.

Ankara hep duruyor sevmezsen gelirsin.

basimizdaki yonetim degismedigi surece ne olursa olsun turkiye degil. her seyin kendini her konuda yetkin sanip diplomasi bile saibeli birinin iki dudaginin arasindan cikacak lafa bagli oldugu bir ulke burasi. yarin tum banka hesaplariniza maliniza mulkunuze el koydum burasi da artik turkiye degil tayyibistan dese ne yapabiliriz ki? yuh bu kadarini da yapmazlar artik dedigimiz nelere sahit olmadik mi ozellikle son 10 yilda? ben hala yurt disi imkani varken turkiyeyi ihtimal olarak tutanlara sasirarak bakiyorum. burada isler iyiye gitmiyor, yakin zamanda da duzelir gibi gorunmuyor. bir kez geliyoruz dunyaya medeni bir ulkede huzur icinde yasamak dururken bu kaos sevdasi niye :) yukarida dendigi gibi sevmezsen gelirsin ama gitmezsen hic gidemeyebilirsin.

Bence hala Eindhoven

Yukarda dendigi gibi yarin devletin parana el koymayacaginin, sokakta random siddet gormeyeceginin vs... garantisi yok.

Eindhoven'da her ay o maaşla sıradan bir hayat sürersin. Ankara'da ve TÜrkiye'de euro kazandığın sürece her ay o maaşla yapamayacağın çok az şey var. Ama bekarsan ve evlenme niyetin yoksa Eindoven derim :)

ankarada kalırsan birikim yaparsın, eindhoven'da kaliteli yaşarsın.

Maddi kismina bakalim, tabi ki Eindhoven. Neden? 1 yil sonra en iyi ihtimalle hala 3500 euro ya Ankara'da yasayabilirsin, ama Eindhoven'da iken rahatlikla daha yuksek bir maasa baska bir hollanda ya da avrupa sirketinde is bulabilirsin. Sunu rahatlikla soyleyebilirim, avrupa/ amerika sirketleri ozgecmisinde kendi ulkelerini gordukleri anda daha sicak bakiyor gocmen calisana, eger ilk yurtdisi tecrubense dogruca eindhoven'a git. atlaya ziplaya baska sirketlere gecip yillik 6 basamakli maaslara cikarsin 2 yil icinde. Ote yandan sosyal kismi Ankara'da yasamayi ezer gecer. 3500 e Ankara'da kralsin cok komik bir cumle. Ne yapacaksin o parayla? Gidebilecegin restoranlardan , sosyal hayattan vs kisa surede sikilicaksin. Maddi durumu daha iyi olanlarin daha iyi insan oldugu sanrisina kapilma, bos insan her ekonomik olcekte bos. Cok ozlersen Ankara yi hafta sonlari ucar gidersin, neden ayrildigini tekrar hatirlar donersin Eindhoven a.

Benzer bir durumda Eindhoven'ı seçtik.

Ben ki "Ankara'da deniz bile yok"çulara karşı Ankara'yı ezdirmezdim. Bir haftasonu eşimle yürüyüş yapmak istedim, evin orada (Alacaatlı) zaten yapamayız çünkü çok fazla sahipsiz köpek var. Dedim hadi Eymir'e gidelim. Trafikte çile başladı. Kırmızıda son hız geçip neredeyse bizi biçecek biri, gergin ve saygısız insanlar, kornalar. Her neyse arabayı park ettik, abartısız metrekareye 10 insan düşüyor. Bisikletlisi arkadan önden geliyor, bebek arabası terörü bir yandan, gürültü, pislik. Daha gölü göremeden "Dönsek mi acaba" dedik ve döndük. Seçim olsa bile insanlar değişmeyecek. Bunu kabul edince karar vermek daha kolay oluyor.

Yeme içme dışında maalesef özlenecek bir şey kalmamış. Ona da Eindhoven-Ankara direkt uçuş var. O olmadı Amsterdam'dan uç, o olması Düsseldorf'tan. 40 gün yıllık izin var zaten.

Bu soruyu soruyorsan cevap net Ankara. 3500 euroyla Ankara'da bolluk icinde yasamaya alistiysan 4000 euroya hollandada yasam cok zor gelir. Gerek kira, gerek yeme icme masraflari cok daha pahali olacak. Buyuk ihtimalle birikim sifir falan olur, Turkiye'deki aliskanliklarini devam ettirmeye calisacagin icin.

Abi bence işin içinde Ankara olduğu için konuya objektif olamıyoruz duygusal yaklaşıyoruz, şöyle düşünelim: Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin başkenti Kinşasa mı? yoksa Eindhoven mı? Bence Eindhoven.

Maddi rahatlık ve Türkiye'deki dandik hayati bir kenara bırakırsak üç şey var;

- ab vatandaşı olma rahatlığı.

- gerekirse Avrupa'da çalışıp, vatandaş olup sonra tekrar Türkiye'ye gelmek

- Avrupa'daki izinler, çalışma saatleri vs.

Bunlar da sizi kurtarmiyorsa zaten Hollanda'daki hayat kurtarmaz.

Avrupa para için seçilecek bir yer değil. Öyle amerika vs gibi katlaya katlaya maaş alinacak yer değil. Ben hayatimda her sene is değiştirip sonunda parayi katladim falan diyen görmedim Avrupa'da, bilmiyorum. Eğer genel Türkiye canınızı sikmiyorsa Türkiye'de kalin tabi ama açıkçası bu soruyu soruyorsaniz genel Türkiye ile çok derdiniz olduğunuzu sanmıyorum.

angara, net.

Ankara bence.

Dolar ve euro daha da atarsa ve ekonomik gidişat kötüleşirse kaos olabilir. En azından bir süre Ankara denemekte fayda var.

Dogru, memurlar daha otesini de goruyor bankaci sadece kendi bankasindakileri gorur.
Vergi memuru arabana evine kadar gidiyor, maas zaten en basiti.
Sgk memuru maasini, degistirdigin isleri haliyle zamlarini vs..

bankadaki o işi yapar da yakalanırsa sittin sene iş bulamaz sektörde bir daha.

her bankada var mi bilmiyorum, is bankasinda ihtiyac harici bu bilgileri goruntulemek kovulma sebebi. keyfi baktigin tespit edilirse koyuyorlar kapinin onune.

doğru. arkadaşımdan biliyorum.

ama yakalandıkları an kariyerleri bitiyor.

Keyfi olarak müşteri datasına ulaşmak suçtur. Bir iki yapar da sayısı belli bi patternin üstüne çıkarsa yakalarlar, kovarlar. Ayrıca veri sızdırmayı engellemek için de çok ciddi yazılımlar kulllanıyorlar.

Bazi memurlar butun soyunu sopunu gorebiliyorlar. Ve hatta bos vakitlerini en guzel degerlendirme aktivitelerinden biri.

doğru. tinder'dan buluşmaya gitmeden önce her şeyine bakan bankacı tanıyorum. babanın kime kefil olduğunu bile görebiliyor tek bir aramada. bu arada sadece telefon numaran yetiyor. isim ve soyisim bilgisine bile gerek yok.

yakalandıkları an kariyerleri bitiyor gibi bi durum da yok bu arada. öyle bi sistem yok yani :) norvec mi bura aminyum.

bilen arkadaşlar için soruyorum, yakalanmaları nasıl oluyor?

sonuçta o kişi, o gün, orada olabilir ve hesabını sorgulatabilir. banka ve çevre güvenlik kameraları ve cep telefonu sinyalleri ile doğrulamak gerekecektir. ciddi bir durum olmadıkça uğraşıyor mu böyle?

Mağduriyet ve şikayet söz konusu olmalı. Aksi taktirde tespiti zor. Tabi gidip devlet büyüklerininkine bakmazsan.